Ticari hayatın bir gerekliliği olarak, ticari sırlarımızı iş ve ilişki içinde olduğumuz kişi ya da kurumlarla paylaşmak durumunda kalıyoruz. Ancak, girişimcilik ve startup kültürünün yaygınlaşması ile birlikte gizlilik sözleşmelerine duyulan ihtiyacın arttığını görüyoruz. Korunması gereken bir fikir ile doğan startup’lar, bu fikri paylaşmadığı ya da fikre ilişkin görüş almadığı sürece büyüyemiyor. Ancak bu paylaşımlar sırasında startupın temelini oluşturan fikrin çalınması(!) ise büyüyemeden sona eren startup’lar doğuruyor. Bu kısır döngü ve fikri mülkiyete ilişkin süreçlerin uzunluğu düşünüldüğünde, gelişme aşamasındaki startup’lar için gizlilik sözleşmeleri kaçınılmaz oluyor.

Gizlilik sözleşmelerinde, en temel husus olarak ”gizli bilgi”nin doğru tanımlanması gerekiyor.  Öncelikle ilişki konusu olan projeye ilişkin genel bir çerçeve çizerek, ne tür bilgilerin gizli bilgi sayılacağına ilişkin doğru bir tanımlama yapılması gerekiyor. 

Gizli bilginin kapsamı oldukça geniş olmakla birlikte, kapsam dışı sayılan durumlar da mevcut. Paylaşıldığı sırada ya da öncesinde kamuoyu tarafından bilinen bilgiler, sözleşme tarihinden sonra bilginin ilk sahibi tarafından kamuoyuna mal edilen bilgiler ya da kanun ve düzenlemeler ya da mahkeme kararı gereğince paylaşılmak zorunda olan bilgiler, gizli bilgi olarak sayılmıyor. 

Tanımlanan gizli bilgilerin sözel, yazılı ya da görsel yollardan hangisi ile paylaşılacağı ve bu durumlarda gizli bilginin korunmasına yönelik sınırların da doğru belirlenmesi önem arz ediyor.   

Gizli bilginin paylaşıldığı tarafın, gizli bilgiyi ifşa etmemenin yanında  muhafazası için her türlü güvenlik önlemini de alma yükümlülüğü bulunuyor. 

Gizlilik sözleşmeleri, belirli bir süre için düzenlenebileceği gibi süresiz de olabilir. Ancak süreli olarak akdedilmesi durumunda sürenin sona ermesinden ya da herhangi bir sebeple sözleşmenin feshedilmesinden sonra gizli bilginin korunması ve tarafların yükümlülüklerine ilişkin kuralların doğru belirlenmesi büyük önem arz ediyor.

Leave a comment